Muacceliyet Nedir? Ne Demektir?
Bankalarla veya ev alım-satımı gibi konularla hemen hemen herkes uğraşmıştır, uğraşmasa da az çok bilgisi vardır. Ama hukuki yönlerine gelindiğinde bilmediğimiz birçok kavram ve detay karşımıza çıkıyor. Bir kişiye, işletmeye borcumuz varsa da ya da tam tersi alacaklıysak öğrenmemiz ve dikkat etmemiz gereken bazı bilgiler var.
MUACCELİYET NEDİR?
Öncelikle, “muacelliyet” hukuki bir terimdir ve Borçlar Kanunu’nda da yer alan bir kavramdır. Günlük yaşantımızda sık kullanılmadığı için çoğumuzun aşina olmadığı bir kelimedir. Borçlu-alacaklı ilişkilerinde ve hukuki içerikli metinlerde, belgelerde bu terimle karşılaşırız.
Muacceliyet Ne Demek? Muaccel Nedir?
Muacceliyet; borçlu-alacaklı ilişkilerinde vadenin bitmesi veya gerekli şartların sağlanması gibi durumlarda alacaklının, parasını resmi olarak talep edebilme durumuna gelmesidir. Medeni Kanun’un 900. maddesine bakacak olursak; “İpotekli borç senedinde yer alan alacak, aksi kararlaştırılmadığı sürece, faizin ödenmesi gereken tarihte, bu tarihten en az altı ay evvel alacaklı veyahut borçlu tarafından karşı tarafa yapılacak bir tebliğ ile muaccel hale gelir.” tanımını görebiliriz. Muacceliyetin gerçekleşmesiyle birlikte, alacaklı taraf ödemesini talep etme hakkına sahip olur. Alacağını tahsil etmek için dava açıldığı tarihte, borç henüz muacceliyet kazanmamışsa, kural olarak davanın reddolunması gerekir.
Bu terimin, Borçlar Kanunu’nun 202. Maddesinde ise şöyle tanımlandığını görüyoruz: “Bir malvarlığını veya bir işletmeyi aktif ve pasifleri ile birlikte devralan, bunu alacaklılara bildirdiği veya ticari işletmeler için Ticaret Sicili Gazetesi’nde, diğerleri için Türkiye genelinde dağıtımıyapılan gazetelerden birinde yayımlanacak ilanla duyurduğu tarihten başlayarak, onlara karşı malvarlığındaki veya işletmedeki borçlardan sorumlu olur. Bununla birlikte, iki yıl süreyle önceki borçlu da devralanla birlikte müteselsil borçlu olarak sorumlu kalır. Bu süre, muaccel borçlar için, bildirme veya duyuru tarihinden; daha sonra muaccel olacak borçlar için ise, muacceliyet tarihinden itibaren işlemeye başlar. Borçların bu yoldan üstlenilmesinin sonuçları, dış üstlenme sözleşmesinden doğan sonuçlarla özdeştir. Bildirme veya ilanla duyurma yükümlülüğü devralan tarafından yerine getirilmedikçe, ikinci fıkrada öngörülen iki yıllık süre işlemeye başlamaz.”
Bu maddeye göre, 2 yıl boyunca önceki borçlu da devralanla birlikte borçlu olarak sorumluluk almak durumundadır. Bu süre, muaccel borçlar için, tebliğ veya duyuru tarihinden itibaren; daha sonra muaccel olacak borçlar için ise, muacceliyet zamanından itibaren işlemeye başlar. Devralan taraf, tebliğ veya duyuru yükümlülüğünü yerine getirmezse, öngörülmüş olan bu iki yıllık süre işlemeye başlamaz.
Muacceliyet İhbarnamesi
Muacceliyet ihbarnamesi; borçlu olan şahısa, noter aracılığı ile borcunun bildirilip, ödenmediği takdirde nasıl bir yaptırım uygulanacağının aktarıldığı belgedir. Eğer ödeme yapma zamanı gelmediyse o borç, muaccel sayılmaz. Ödeme yapma zamanı geldiyse ya da geçtiyse muacceldir ve ihbarname de borcun acilen ödenmesi gerektiğini gösterir. Bankaların, kredi ve benzeri gibi borçların ödenmediği takdirde adresinize gönderdiği icra gibi yaptırımların uygulanacağını belirttiği belge muacceliyet ihbarnamesine örnek olarak verilebilir. Muacceliyet durumunda borçlu olan şahısa, borcun ödenmesi için herhangi bir ek süre verilmez.
İhtar yerini tutan diğer işlemler arasında uygulamada en sık rastlanılanı, dava açılması veya icra takibine başvurulmasıdır. Daha az tercih edilen işlemlerden biri de, alacaklı tarafından borçluya usulüne uygun şekilde düzenlenmiş bir fatura gönderilmesidir. Fakat, fatura gönderilmesi ihtar yerine geçen bir işlem olarak kabul edilmemelidir. Çünkü faturada sadece borçlu tarafa borcun varlığı ve miktarı bildirilir. Bu nitelikte bir faturanın ifa talebini içerdiği söylenemez.
Alacaklının birden fazla borç için alacaklı olduğu durumlarda, borçlu taraf ihtarın içeriğinden hangi alacak için ödeme talep edildiğini yeterli açıklıkla anlayabilmelidir. İhtarda, ödeme yapılmadığı taktirde meydana gelecek hukuki sonuçlardan bahsedilmesi gerekli değildir. Çünkü ihtara bağlanan sonuçlar ödeme yapılmadığında kanun gereği kendiliğinden doğar.
Borcun ödeme tarihi olarak, belirli bir “gün”, bir “süre” ya da belirli bir “saat” kararlaştırılmış olabilir. Buna vade denir. Bir borcun sonradan vadeye bağlanmasına ya da mevcut vadenin uzatılmasına tecil anlaşması denir. Belirli bir vadeye bağlanmamış borçlar da bulunabilir. Bu durum, Borçlar Kanunu’nun 90. maddesinde şöyle açıklanır: “İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadığı takdirde her borç, doğumu anında muaccel olur.” Buna göre alacaklı taraf, ifayı her an talep edebilir, borçlu şahıs da derhal ifada bulunmakla yükümlüdür.
Taraflar arasında belirlenen tarihin hafta sonuna veya resmi tatil günlerine denk gelmesi halinde ise, borcun ödenmesi, onu izleyen ilk iş gününe kadar kanuni olarak ertelenir.